“Ben Kozmopolit bir halk ozanıyım.” Ozanlık Geleneğini Yaşatmaya Devam Eden: Âşık Kul Mustafa

YAŞAM 20.06.2022 - 22:29, Güncelleme: 14.10.2023 - 23:26
 

“Ben Kozmopolit bir halk ozanıyım.” Ozanlık Geleneğini Yaşatmaya Devam Eden: Âşık Kul Mustafa

Küçük yaşlardan beri yazdığı ve bestelediği şiirlerle adından söz ettiren Halk Ozanı Âşık Kul Mustafa, bestelediği şarkı ve türkülerle ozanlık geleneğini geleceğe taşımaya çalışıyor. 1982’den beri profesyonel anlamda türküler yapan Mustafa Danacı: “Âşıklık geleneğini götürebildiğim yere kadar götürmeliyim.” diyor.
1965 yılında, Kayseri’nin Yeşilhisar ilçesinde dünyaya gelen Mustafa Danacı, çocukluğundan beri yazdığı şiir ve türkülerle adından söz ettiriyor. Küçüklüğünün bir bölümünü çobanlık, boyacılık ve çaycılık gibi meslekler yaparak geçiren Danacı, köyden şehre geldiğini söylüyor. Zorlu yaşam mücadelesi içerisinde şiirler yazan Danacı, bir süre sonra âşıklık geleneğine tabii oluyor. Beş yaşından beri şiir yazıp bestelediğini aktaran Kul Mustafa Danacı: “1982’de Kültür Bakanlığımızın âşıklar ve ozanlara tahsis ettiği âşıklar gösteri yeri olan Kayseri’nin Yoğunburç semti ile tanışma fırsatı buldum. 5 yaşından beri zaten şiir yazabiliyor, türkü okuyabiliyordum. Yeteneğimi burada geliştirerek ozanların içerisine girdim.” diye konuşuyor. Ozanlık geleneğine bir kırık saz ile başladığını aktaran Kul Mustafa, maddi imkânsızlıklar yaşamasına rağmen âşıklığa gönül verdiğini söylüyor. Kırık bir saz ile başladı, halısını satarak tamir ettirdi. Yaşadığı dönem itibari ile Âşık Veysel’den sonra yaşayan bütün halk ozanlarını görme ve tanışma fırsatı bulduğunu anlatan Âşık Kul Mustafa, hevesle halk ozanı olma yolunda yürüdüğünden bahsetti. Kul Mustafa: “İnşaatlarda köyden köye giderken bir tane kırık saz elime denk geldi. O kırık sazı hiç unutamam. Sahibi, ‘yaptır senin olsun’ dediğinde yaptırdım. Ancak parasını denkleştiremiyordum. Sazı yapmışlardı ama parasını götürmeden sazı vermiyorlardı. 6 ay kadar saz tamircide öyle bekledi. Ondan sonra da ailemin katkılarıyla evimizdeki halıyı satarak sazımızı aldık. Büyük bir heves vardı o zaman bizde. Bu âşıkların içerisine girdikten sonra ben kendimi geliştirmeye çalıştım çantalarını taşıdım, sazlarını taşıdım. Bu şekilde geliştim ve bugünlere kadar geldim. Hâlâ da kültürümüze hizmet etmeye çalışıyoruz.” şeklinde konuşuyor. İlk olarak 5 yaşında daha sonraları 1982 yılından beri profesyonel anlamda kültürel faaliyet içerisinde olduğunu aktaran Mustafa Danacı, 500’den fazla şiir, bir şiir kitabı ve 6 albüm yaptığını açıklıyor. “500’ü geçkin şiirim, 100 sayfalık şiir kitabım, 6 albümüm var.” Ramazan gecelerinde türküler söyleyerek ilk sahnesini aldığını anlatan Mustafa Danacı, birçok âşık halk ozanını burada görme fırsatı olduğunu ifade etti. Yeteneğinin ailesinden geldiğini söyleyen Danacı: “Ailemde edebiyat, kültür, ses geni var. Dedem ‘Kuş İmam’ mahlasıyla destanlar yazardı. Annem ise doğaçlama ağıtlar söylerdi. Ben de bu yolda şiirler, türküler, şarkılar yazarak ilerliyorum. Yazdığım şiirlerin tam sayısını bilmiyorum. Ancak 500’ü geçkin şiirim, 100 sayfalık şiir kitabım, 6 albümüm var. Uluslararası anlamda ödüle layık görülen şiirlerim de olmuştur. Ayrıca birçok popüler sanatçı tarafından seslendirilen bestelerimde oldu. Tuğçe Kandemir tarafından seslendirilen ‘sen ayrı trende, ben ayrı garda’ şarkısının da söz ve bestesi bana aittir.” ifadelerini kullanıyor. Mahlası olan “Kul” isminin Kayıkçı Kul Mustafa’dan geldiğinin altını çizen Âşık Kul Mustafa, çok yönlü bir halk ozanı olduğunu vurguluyor. Mahlası Kayıkçı Kul Mustafa’dan geliyor. Osmanlı döneminde yaşamış, Kayıkçı Kul Mustafa’nın anılarının yaşaması, âşıklık geleneğinin devam etmesi için kendisine ‘Kul’ mahlası verildiğini açıklayan Mustafa Danacı: “Âşıklar mahlas aldıktan sonra profesyonel olabiliyor. Bana da Osmanlı Döneminde yaşamış, ‘Genç Osman’ destanı yazarı Kayıkçı Kul Mustafa’nın anıları yaşasın diye Kul Mustafa denildi. Tabi bu mahlasın bana kattığı avantaj ve dezavantajlarda oldu. Kul Mustafa olunca bizim toplumumuz zannettiler ki ben kuru sazla çalıp söylüyorum. Oysaki ben kozmopolit bir halk ozanıyım.  Dinlemişsinizdir mesela fantezi var, arabesk var, pop var, sanat müziği var denemediğim dal yok. Ozanlık evrenseldir. Biz üstatlarımızdan da öğrendiğimiz Ozanlığımızı kendimiz taşıyabilirsek o zaman toplumumuz da bunu idrak eder. ” diye aktarıyor. Birçok konuya verilen önemin Halk Ozanlarına ve sanatçı kimselere de verilmesi gerektiği noktasına vurgu yapan Kul Mustafa, ozanlara yaşarken değer verilmesi gerektiğini anlatıyor. “Yaşarken değer verilmeyen değerlerimiz, öldükten sonra değer verilse ne olur?” Halk ozanlarının kaderine terk edildiğini söyleyen Kul Mustafa Danacı, ticarete verilen değerlerin halk ozanlarına da verilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Danacı: “Ozanların kaderine gelince; yaşarken değer verilmeyen değerlerimize, öldükten sonra değer verilse ne olur? Önemli olan yaşarken kıymet bilmektir. Yine söylediğim gibi ozanlık evrenseldir ve kültür aktaran önemli bir gelenektir. Geleneklerimizin aktarılması için ozanlık geleneğinin yaşaması gerekmektedir.” şeklinde ifade ediyor. Geçmişte halk ozanlarının turnelere götürüldüğünü ifade eden Âşık Kul Mustafa sözlerini şöyle devam ettirdi: “Bizi yaralayan olaylardan biri de bu. Bizim bu ozanlık geleneğinde, bizi turnelere götürüyorlardı. Şu anda bu turneler bitti. Bu turneleri yeniden açmamız ve geliştirmemiz gerekli. Şimdi bunu geliştirmemiz için ne yapmak gerekiyor?  Bizim ülke olarak birçok alana yapılan ödeneklerimiz var. Bu ödeneklerden birinin de halk ozanlarına yapılması gerekiyor. Halk ozanları maddi olarak rahatlamalı ki gelenek sürsün, gelecek nesillere kültürümüz aktarılsın. Ben Kayseriliyim. Kayseri ile ilgili türkü söyleyeceksem Erciyes’i görmem gerekli. Pastırmamızı tüketmem, sucuğumuzu tatmam gerekli. Mantımızı yemem lazım ki Kayserimizden bahsedebileyim. Bunu yapabilmem için de bir gelirim olmalı. En azından asgari ücret düzeyinde bir gelirimiz olursa bizlerinde kafası rahat olur ve kültürümüz en iyi şekilde gelecek nesillere aktarılır. Ozan dediğin taşıyıcıdır. Bir halk ozanı, bir şehirde bile parmakla sayılacak kadardır. Bizde yetenek varsa, sahip çıkılması gerekli. Bu anlamda umudumu yitirmedim, gençlere güveniyorum. Bugün olmayacak ama yarın olacak. Siz gençler bir yerlere geldikçe bizlerinde derdine derman olacaksınız.” “Ozanlar Mutfağı” ile geleneği yaşatmaya çalışıyor. Kayseri’de Büyükşehir Belediyesi tarafından tahsis edilen sanatçılar sokağında kendilerinden bahsetme fırsatı bulduklarının altını çizen Âşık Kul Mustafa Danacı, bunun haricinde Yönetmen Celal Aksu ile birlikte “Ozanlar Mutfağı” adlı bir proje yürüttüklerinden bahsetti. Başka bir iş yapma şansı olmadığını vurgulayan Kul Mustafa: “Âşıklık geleneğini götürdüğüm yere kadar götürmeliyim. Zeki Müren üstat da mikrofon üzerinde vefat etti. Ben de bu geleneği genç insanlara aktarmalıyım. Çünkü bu geleneğin yaşamasını istiyorum. Birçok filme imza atmış yönetmen Celal Aksu, Kayseri’de büyük bir prodüksiyon olan ‘Ozanlar Mutfağını’ kurdu. Ben de bu proje ile dirilişe geçeceğim. Kayseri’ye hitap eden türküleri, Kayseri’ye özgü güzellikleri belgeselleştirerek tüm dünyaya yayılmasını amaçlıyoruz. Hatta ‘Ozanlar Mutfağı’ çatısı altında bir projemizde pek yakında yayınlanacak.” diye açıkladı.  Yetkililerden de destek beklediklerini söyleyen Kul Mustafa Danacı sözlerini şöyle sonlandırdı: “Ben kendimi adamışım. Yetkililerimizin de bizim gibi yüz tutmuş sanatçıların arkasında durmasını istiyorum.”    
Küçük yaşlardan beri yazdığı ve bestelediği şiirlerle adından söz ettiren Halk Ozanı Âşık Kul Mustafa, bestelediği şarkı ve türkülerle ozanlık geleneğini geleceğe taşımaya çalışıyor. 1982’den beri profesyonel anlamda türküler yapan Mustafa Danacı: “Âşıklık geleneğini götürebildiğim yere kadar götürmeliyim.” diyor.

1965 yılında, Kayseri’nin Yeşilhisar ilçesinde dünyaya gelen Mustafa Danacı, çocukluğundan beri yazdığı şiir ve türkülerle adından söz ettiriyor. Küçüklüğünün bir bölümünü çobanlık, boyacılık ve çaycılık gibi meslekler yaparak geçiren Danacı, köyden şehre geldiğini söylüyor. Zorlu yaşam mücadelesi içerisinde şiirler yazan Danacı, bir süre sonra âşıklık geleneğine tabii oluyor. Beş yaşından beri şiir yazıp bestelediğini aktaran Kul Mustafa Danacı: “1982’de Kültür Bakanlığımızın âşıklar ve ozanlara tahsis ettiği âşıklar gösteri yeri olan Kayseri’nin Yoğunburç semti ile tanışma fırsatı buldum. 5 yaşından beri zaten şiir yazabiliyor, türkü okuyabiliyordum. Yeteneğimi burada geliştirerek ozanların içerisine girdim.” diye konuşuyor. Ozanlık geleneğine bir kırık saz ile başladığını aktaran Kul Mustafa, maddi imkânsızlıklar yaşamasına rağmen âşıklığa gönül verdiğini söylüyor.

Kırık bir saz ile başladı, halısını satarak tamir ettirdi.

Yaşadığı dönem itibari ile Âşık Veysel’den sonra yaşayan bütün halk ozanlarını görme ve tanışma fırsatı bulduğunu anlatan Âşık Kul Mustafa, hevesle halk ozanı olma yolunda yürüdüğünden bahsetti. Kul Mustafa: “İnşaatlarda köyden köye giderken bir tane kırık saz elime denk geldi. O kırık sazı hiç unutamam. Sahibi, ‘yaptır senin olsun’ dediğinde yaptırdım. Ancak parasını denkleştiremiyordum. Sazı yapmışlardı ama parasını götürmeden sazı vermiyorlardı. 6 ay kadar saz tamircide öyle bekledi. Ondan sonra da ailemin katkılarıyla evimizdeki halıyı satarak sazımızı aldık. Büyük bir heves vardı o zaman bizde. Bu âşıkların içerisine girdikten sonra ben kendimi geliştirmeye çalıştım çantalarını taşıdım, sazlarını taşıdım. Bu şekilde geliştim ve bugünlere kadar geldim. Hâlâ da kültürümüze hizmet etmeye çalışıyoruz.” şeklinde konuşuyor. İlk olarak 5 yaşında daha sonraları 1982 yılından beri profesyonel anlamda kültürel faaliyet içerisinde olduğunu aktaran Mustafa Danacı, 500’den fazla şiir, bir şiir kitabı ve 6 albüm yaptığını açıklıyor.

“500’ü geçkin şiirim, 100 sayfalık şiir kitabım, 6 albümüm var.”

Ramazan gecelerinde türküler söyleyerek ilk sahnesini aldığını anlatan Mustafa Danacı, birçok âşık halk ozanını burada görme fırsatı olduğunu ifade etti. Yeteneğinin ailesinden geldiğini söyleyen Danacı: “Ailemde edebiyat, kültür, ses geni var. Dedem ‘Kuş İmam’ mahlasıyla destanlar yazardı. Annem ise doğaçlama ağıtlar söylerdi. Ben de bu yolda şiirler, türküler, şarkılar yazarak ilerliyorum. Yazdığım şiirlerin tam sayısını bilmiyorum. Ancak 500’ü geçkin şiirim, 100 sayfalık şiir kitabım, 6 albümüm var. Uluslararası anlamda ödüle layık görülen şiirlerim de olmuştur. Ayrıca birçok popüler sanatçı tarafından seslendirilen bestelerimde oldu. Tuğçe Kandemir tarafından seslendirilen ‘sen ayrı trende, ben ayrı garda’ şarkısının da söz ve bestesi bana aittir.” ifadelerini kullanıyor. Mahlası olan “Kul” isminin Kayıkçı Kul Mustafa’dan geldiğinin altını çizen Âşık Kul Mustafa, çok yönlü bir halk ozanı olduğunu vurguluyor.

Mahlası Kayıkçı Kul Mustafa’dan geliyor.

Osmanlı döneminde yaşamış, Kayıkçı Kul Mustafa’nın anılarının yaşaması, âşıklık geleneğinin devam etmesi için kendisine ‘Kul’ mahlası verildiğini açıklayan Mustafa Danacı: “Âşıklar mahlas aldıktan sonra profesyonel olabiliyor. Bana da Osmanlı Döneminde yaşamış, ‘Genç Osman’ destanı yazarı Kayıkçı Kul Mustafa’nın anıları yaşasın diye Kul Mustafa denildi. Tabi bu mahlasın bana kattığı avantaj ve dezavantajlarda oldu. Kul Mustafa olunca bizim toplumumuz zannettiler ki ben kuru sazla çalıp söylüyorum. Oysaki ben kozmopolit bir halk ozanıyım.  Dinlemişsinizdir mesela fantezi var, arabesk var, pop var, sanat müziği var denemediğim dal yok. Ozanlık evrenseldir. Biz üstatlarımızdan da öğrendiğimiz Ozanlığımızı kendimiz taşıyabilirsek o zaman toplumumuz da bunu idrak eder. ” diye aktarıyor. Birçok konuya verilen önemin Halk Ozanlarına ve sanatçı kimselere de verilmesi gerektiği noktasına vurgu yapan Kul Mustafa, ozanlara yaşarken değer verilmesi gerektiğini anlatıyor.

“Yaşarken değer verilmeyen değerlerimiz, öldükten sonra değer verilse ne olur?”

Halk ozanlarının kaderine terk edildiğini söyleyen Kul Mustafa Danacı, ticarete verilen değerlerin halk ozanlarına da verilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Danacı: “Ozanların kaderine gelince; yaşarken değer verilmeyen değerlerimize, öldükten sonra değer verilse ne olur? Önemli olan yaşarken kıymet bilmektir. Yine söylediğim gibi ozanlık evrenseldir ve kültür aktaran önemli bir gelenektir. Geleneklerimizin aktarılması için ozanlık geleneğinin yaşaması gerekmektedir.” şeklinde ifade ediyor. Geçmişte halk ozanlarının turnelere götürüldüğünü ifade eden Âşık Kul Mustafa sözlerini şöyle devam ettirdi: “Bizi yaralayan olaylardan biri de bu. Bizim bu ozanlık geleneğinde, bizi turnelere götürüyorlardı. Şu anda bu turneler bitti. Bu turneleri yeniden açmamız ve geliştirmemiz gerekli. Şimdi bunu geliştirmemiz için ne yapmak gerekiyor?  Bizim ülke olarak birçok alana yapılan ödeneklerimiz var. Bu ödeneklerden birinin de halk ozanlarına yapılması gerekiyor. Halk ozanları maddi olarak rahatlamalı ki gelenek sürsün, gelecek nesillere kültürümüz aktarılsın. Ben Kayseriliyim. Kayseri ile ilgili türkü söyleyeceksem Erciyes’i görmem gerekli. Pastırmamızı tüketmem, sucuğumuzu tatmam gerekli. Mantımızı yemem lazım ki Kayserimizden bahsedebileyim. Bunu yapabilmem için de bir gelirim olmalı. En azından asgari ücret düzeyinde bir gelirimiz olursa bizlerinde kafası rahat olur ve kültürümüz en iyi şekilde gelecek nesillere aktarılır. Ozan dediğin taşıyıcıdır. Bir halk ozanı, bir şehirde bile parmakla sayılacak kadardır. Bizde yetenek varsa, sahip çıkılması gerekli. Bu anlamda umudumu yitirmedim, gençlere güveniyorum. Bugün olmayacak ama yarın olacak. Siz gençler bir yerlere geldikçe bizlerinde derdine derman olacaksınız.”

“Ozanlar Mutfağı” ile geleneği yaşatmaya çalışıyor.

Kayseri’de Büyükşehir Belediyesi tarafından tahsis edilen sanatçılar sokağında kendilerinden bahsetme fırsatı bulduklarının altını çizen Âşık Kul Mustafa Danacı, bunun haricinde Yönetmen Celal Aksu ile birlikte “Ozanlar Mutfağı” adlı bir proje yürüttüklerinden bahsetti. Başka bir iş yapma şansı olmadığını vurgulayan Kul Mustafa: “Âşıklık geleneğini götürdüğüm yere kadar götürmeliyim. Zeki Müren üstat da mikrofon üzerinde vefat etti. Ben de bu geleneği genç insanlara aktarmalıyım. Çünkü bu geleneğin yaşamasını istiyorum. Birçok filme imza atmış yönetmen Celal Aksu, Kayseri’de büyük bir prodüksiyon olan ‘Ozanlar Mutfağını’ kurdu. Ben de bu proje ile dirilişe geçeceğim. Kayseri’ye hitap eden türküleri, Kayseri’ye özgü güzellikleri belgeselleştirerek tüm dünyaya yayılmasını amaçlıyoruz. Hatta ‘Ozanlar Mutfağı’ çatısı altında bir projemizde pek yakında yayınlanacak.” diye açıkladı.  Yetkililerden de destek beklediklerini söyleyen Kul Mustafa Danacı sözlerini şöyle sonlandırdı: “Ben kendimi adamışım. Yetkililerimizin de bizim gibi yüz tutmuş sanatçıların arkasında durmasını istiyorum.”

 

 

Kayseri HABERİ

Habere ifade bırak !
Haberle İlişkili Video
Video Galeride Aç
Video albümüne giderek videoya yorum yazabilir yada videoyu sosyal medyada paylaşabilirsiniz.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve postegram.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.