“Eskiden daha güzeldi” tabirini sıklıkla duyarız. Şöyle bakınca, gerçekten de öyle. En azından, insanlarımız daha vizyonerdi. Bilinç kavramı, daha yaygındı. Şimdi sizlere bazı örnek olaylar üzerinden, 2000’li yılların entelektüel Türkiye’sinin basına yansımasından bahsedeceğim.
Vereceğimiz örnek olaylardan kaynaklı olarak, umarım değerli sanatçımız Fatih Bulut alınmaz. Ancak, elimde daha iyi bir örnek olay yok diyebilirim. Şimdiden sürçülisan etmişsek affola diyelim.
Fatih Bulut, son günlerin popüler müzik sanatçılarından biri. Belki de şarkılarını bilmeyen yoktur. Mesela “Çok Sevdim Yalan Oldu”, “15 Kişiye Saldırdım”, “Gör Bak” ve son günlerde yeni çıkan şarkısı “Roman Mahsup 1” şarkılarını neredeyse bilmeyen yoktur diye düşünüyorum. İşte Fatih Bulut, bu şarkıları 2000’li yıllarda yapsaydı gazete manşetleri ne olurdu sizce?
2000’li Yılların Gazete Manşetleri Şöyle Olurdu:
Fatih Bulut’un, popüler olan ve trend listelerinde ilk sıralara çıkan ve hatta uluslararası düzeyde araştırmalara konu olan, “Çok Sevdim Yalan Oldu” şarkısı 2000’li yıllarda çıksaydı gazete manşeti; “Uykuları Haram Olan Adamın Şarkısı, Dünya Genelinde Dinleniyor” olurdu. Sonra ikinci çıkan şarkısının manşeti ise; “Uykuları Haram Olan Adam, 15 Kişiye Saldırdı.” olurdu. Yine üçüncü şarkısının manşeti ise; “ 15 Kişiye Saldıran Adam, Dünya Barışı İstiyor” olurdu. Tabii şarkıları dinlemeyenler, bu manşetleri anlayamaz. Yine yukarıda belirttiğimiz son şarkının manşeti ise; “15 Kişiye Saldırıp, Dünya Barışı İsteyen Adam, Şarkıları Çorba Yaptı” manşeti olurdu. İşte değerli dostlar, maalesef günümüzde ne buna benzer manşetler görebiliyoruz, ne de o entelektüel aklı yakalayabiliyoruz.
Sosyal Çürüme Tehlikesi, Sosyal Medyada.
Konu burada değerli sanatçımız Fatih Bulut değil, konu tam anlamıyla entelektüel akla olan özlemimiz. İşin en ilginci ise sosyal çürümeyi yaratan ana enstrümanlar, sosyal çürümeden dem vurarak şikâyetini ortaya koyuyor. Bunların, en keskin örneği ise; Sosyal medyada bir kadının “sosyal çürüme” hakkında verdiği demeçle görebiliyoruz. O videoda, milyonlarca izlendi ancak, sosyal çürümeyle ilgili hiçbir önlem yok maalesef.
Entelektüel Aklı, Popüler Kültür İle Değiştik.
Her eleştiri yapanı entelektüel, her entelektüeli ise eleştiri yapan biri olarak kabul ediyoruz. Ancak, Edward w Said’in “Entelektüel” eserinde de belirttiği gibi, ortak akıl entelektüel kesimi etkiliyor. Bu durumda entelektüel kavramına bakış açımızı değiştirebiliyor. Maalesef, sosyal medya gibi pop kültürün ana enstrümanlarını bünyesinde barındıran faaliyet alanları, entelektüel aklın pop kültür ile değişmesine neden olduğunu görebiliyoruz. Bu durumu da örneklem üzerinden açıklayacak olursak; sosyal medyada kadına yönelik şiddet konusu popülerse entelektüel tanımlaması yaptığımız fenolektüeller(bu kavram kendi ürettiğim bir kavramdır.), o konu hakkında entelektüel bakış açısı ortaya koyuyor. Yine aynı fenolektüellerin, popüler olmayan sorunları, hep halının altına süpürüldüğünü gözlemleyebilmekteyiz. Daha anlaşılır olabilmesi için bir örneklem daha sunacak olursak; mesela, sosyal medyada popüler olan “kadına yönelik şiddet” konusu üzerinden fenolektüeller, kadına yönelik şiddeti kınarken, aslında şiddet kavramını kategorize ettiği için sorunun çözümüne ulaşmamız imkânsız olabilmektedir. Hâlbuki şiddet konusu, bu fenolektüeller tarafından kategorize edilmese ve şiddet üzerinden bir entelektüel akıl ortaya konulabilse aslında kadına yönelik şiddet ile birlikte çocuğa, hayvanlara yönelik şiddetin de önüne geçebileceğiz.
Şiddet Konusu Üzerinden Fenolektüeller, Farklı Alanlardan Oluşan Kısır Döngüler Yaratıyor.
Mesela, şiddet konusu üzerinden fenolektüeller, şiddeti kadın, çocuk, hayvana yönelik diyerek kategorize ediyor. Bu durumun ise, etkileşim kaygısı içerisinde olan fenolektüellerin işine geldiğini görebilmekteyiz. Bu sayede, hem aynı sorun popüler olmuyor, hem de sürekli dönüşen sorunlar üzerinden etkileşim çekilebiliyor. Tabii ki bu durumda, şiddet üzerinden oluşturulmuş kısır döngülerin yaratıldığını gösteriyor. Ancak, kategorize edilmiş şiddettin çözümü maalesef pek de mümkün olamıyor. Kategorize edilen şiddet, bir kategoriyi kötülerken, diğer kategoriyi meşrulaştırma riskiyle baş başa bırakabiliyor. Öyle ki, kadına yönelik şiddeti kınarken, kadına yönelik olmayan şiddeti meşru hale getirdiğimiz için şiddet konusunu kökünden çözemiyoruz. Öte yandan, şiddet sorununu bir bütün olarak ele almış olsak, yine yasalarımızı en ağır biçimde şiddet konusuna endeksleyerek uygulasak, inanın bana kadına yönelik şiddette bitecektir, çocuğa yönelik olanı da, hayvana yönelik olanı da bitecektir. Bu bağlamda değerlendirdiğimizde, entelektüel aklın ne kadar önemli olduğunu anlayabiliyoruz. 2000’li yıllardaki entelektüel akıl olsaydı, bu gün çok farklı şeyler olurdu değerli dostlarım.