Ali ÜNLÜ
Köşe Yazarı
Ali ÜNLÜ
 

'Bir Metrobüs Hikayesi'

Metrobüs denince, akla İstanbul gelir. Şehir içi ulaşımın bel kemiği sayılır çünkü, Metrobüs… Bu yüzden birçok ulaşım yol haritası, Metrobüs’e göre şekillenir. Çok duyarız; “Metrobüs ile Uzunçayır’da in, oradan Ünalan metro ile istediğin yere geç, ya da Marmaray’a aktarma yap.” diye… Dolayısıyla Metrobüs, şehir içi ulaşım için çok önemli. “Ben de bir seyahatimde, Metrobüs yolculuğu yaptım.” Güzelyurt istasyonundan başlayan yolculuğum, Söğütlü Çeşme istasyonuna kadar sürdü. Bu yolculukta, yaklaşık 38 istasyon boyu süren uzun bir yolculuktu. “Hal böyle olunca, İstanbul’da yaşayan bireyler üzerinde büyük bir gözlem şansı elde edebiliyorsunuz.” Metrobüs içerisinde kafamı kaldırıp etrafa baktığımda, benimle birlikte yolculuk yapan bireylerin, cep telefonlarına kilitlendiğini, kimisinin borsa ile uğraştığını, kimisinin mobil oyun oynadığını, kimisinin de sosyal medya uygulamalarında vakit geçirdiğine şahit olabiliyorsunuz. En çok üzüldüğüm konu ise; iletişimin sıfır olmasıydı. Düşünsenize metropol olarak adlandırılan bir şehirde yaşıyorsunuz, her tarafınız insan yığınları ile dolu, ama kimse ile iletişiminiz yok. “Bunu merak edip sordum. Neden?” İstanbul gibi bir şehirde, her an, her şeyin başınıza gelebileceğini söylediler. Tanımadığın insanlarla iletişim kurmak çok tehlikeliymiş. “İyi de neden?” Bu sorum, hep havada kaldı dostlarım. Belki de metropol olarak adlandırılan bu şehirde, iletişim kavramı kısır döngüye girdi. Belki de, yaşanan bazı menfi olayların, gerek sosyal medya, gerek gelişen haber medyası ile hızlı bir şekilde yayılmasından kaynaklıdır bu durum. “Eskiden de böyle miydi diye sordum?” Merak üzerine merak derken, birine bu iletişimsizliğin eskiden de  böyle olup, olmadığını sordum? “Hayır” cevabını aldım. Bu sorudan aldığımız cevapta bizlere gösteriyor ki, bazı menfi olayların hızlı bir şekilde yayılmasından kaynaklı olarak, iletişim kopmuş İstanbul’da. Kısaca özetleyecek olursak, resmi kayıtlı olarak nitelendirilen 16 milyon insanın bulunduğu bir şehirde, illa ki günde 10 asayiş olayı gerçekleşiyordur. Hırsızlık, dolandırıcılık, kavga, cinayet, adam yaralama gibi ortaya çıkan bu olayların süreğenliği ise, bireylerin iletişimini olumsuz etkiliyordur diye düşünüyorum. Çerçeveleme kuramı açısından ele aldığımızda, az olan bazı menfi olayların, geneli büyük ölçüde etkilediğini rahatlıkla söyleyebilirim. “Peki, bu menfi olayların sebebi de iletişimsizlikse…” Yani sağlıklı iletişim olmadığı için kavga çıkıyorsa, sağlıklı iletişim olmadığı için insanlar birbirlerini yaralayıp, öldürüyorsa… Buradan da anlaşılacağı üzere, iletişim açısından bir kısır döngü söz konusu İstanbul’da… “Bir an önce nüfus azaltılmalı, Almanya modeli uygulanmalı…” İstanbul’u ele alacak olursak bir an önce nüfusun azaltılması gerektiğini rahatlıkla söyleyebilirim dostlarım. Almanya modelinin bir an önce bu şehre uygulanması gerekiyor ve istihdam açısından büyük olan firmaların, nüfus oranı düşük olan, ulaşım ağı gelişmiş bölgelere aktarılarak, bu şirketlerde çalışan bireylerinde o şehirlere göçünün önü açılmalı diye düşünüyorum. Aksi halde İstanbul, yaşanmaz bir şehir olarak hafızalarımıza kazınacak…
Ekleme Tarihi: 14 Mart 2024 - Perşembe

'Bir Metrobüs Hikayesi'

Metrobüs denince, akla İstanbul gelir. Şehir içi ulaşımın bel kemiği sayılır çünkü, Metrobüs… Bu yüzden birçok ulaşım yol haritası, Metrobüs’e göre şekillenir. Çok duyarız; “Metrobüs ile Uzunçayır’da in, oradan Ünalan metro ile istediğin yere geç, ya da Marmaray’a aktarma yap.” diye… Dolayısıyla Metrobüs, şehir içi ulaşım için çok önemli.

“Ben de bir seyahatimde, Metrobüs yolculuğu yaptım.”

Güzelyurt istasyonundan başlayan yolculuğum, Söğütlü Çeşme istasyonuna kadar sürdü. Bu yolculukta, yaklaşık 38 istasyon boyu süren uzun bir yolculuktu.

“Hal böyle olunca, İstanbul’da yaşayan bireyler üzerinde büyük bir gözlem şansı elde edebiliyorsunuz.”

Metrobüs içerisinde kafamı kaldırıp etrafa baktığımda, benimle birlikte yolculuk yapan bireylerin, cep telefonlarına kilitlendiğini, kimisinin borsa ile uğraştığını, kimisinin mobil oyun oynadığını, kimisinin de sosyal medya uygulamalarında vakit geçirdiğine şahit olabiliyorsunuz. En çok üzüldüğüm konu ise; iletişimin sıfır olmasıydı. Düşünsenize metropol olarak adlandırılan bir şehirde yaşıyorsunuz, her tarafınız insan yığınları ile dolu, ama kimse ile iletişiminiz yok.

“Bunu merak edip sordum. Neden?”

İstanbul gibi bir şehirde, her an, her şeyin başınıza gelebileceğini söylediler. Tanımadığın insanlarla iletişim kurmak çok tehlikeliymiş.

“İyi de neden?”

Bu sorum, hep havada kaldı dostlarım. Belki de metropol olarak adlandırılan bu şehirde, iletişim kavramı kısır döngüye girdi. Belki de, yaşanan bazı menfi olayların, gerek sosyal medya, gerek gelişen haber medyası ile hızlı bir şekilde yayılmasından kaynaklıdır bu durum.

“Eskiden de böyle miydi diye sordum?”

Merak üzerine merak derken, birine bu iletişimsizliğin eskiden de  böyle olup, olmadığını sordum? “Hayır” cevabını aldım. Bu sorudan aldığımız cevapta bizlere gösteriyor ki, bazı menfi olayların hızlı bir şekilde yayılmasından kaynaklı olarak, iletişim kopmuş İstanbul’da. Kısaca özetleyecek olursak, resmi kayıtlı olarak nitelendirilen 16 milyon insanın bulunduğu bir şehirde, illa ki günde 10 asayiş olayı gerçekleşiyordur. Hırsızlık, dolandırıcılık, kavga, cinayet, adam yaralama gibi ortaya çıkan bu olayların süreğenliği ise, bireylerin iletişimini olumsuz etkiliyordur diye düşünüyorum. Çerçeveleme kuramı açısından ele aldığımızda, az olan bazı menfi olayların, geneli büyük ölçüde etkilediğini rahatlıkla söyleyebilirim.

“Peki, bu menfi olayların sebebi de iletişimsizlikse…”

Yani sağlıklı iletişim olmadığı için kavga çıkıyorsa, sağlıklı iletişim olmadığı için insanlar birbirlerini yaralayıp, öldürüyorsa… Buradan da anlaşılacağı üzere, iletişim açısından bir kısır döngü söz konusu İstanbul’da…

“Bir an önce nüfus azaltılmalı, Almanya modeli uygulanmalı…”

İstanbul’u ele alacak olursak bir an önce nüfusun azaltılması gerektiğini rahatlıkla söyleyebilirim dostlarım. Almanya modelinin bir an önce bu şehre uygulanması gerekiyor ve istihdam açısından büyük olan firmaların, nüfus oranı düşük olan, ulaşım ağı gelişmiş bölgelere aktarılarak, bu şirketlerde çalışan bireylerinde o şehirlere göçünün önü açılmalı diye düşünüyorum. Aksi halde İstanbul, yaşanmaz bir şehir olarak hafızalarımıza kazınacak…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve postegram.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.