Tarafsızlık savunucularının bile bir taraf olduğu konjektürel bir ülkede yaşıyoruz. Düşünsenize en büyük derdimiz tarafsızlık, gazetecilik anlamında tarafsızlığı savunuyoruz ama savunurkende bir ideolojiye taraf oluyoruz.  Son günlerde yaşanan bazı gelişmeler bizleri bu tür konulara itmeye başladı. Özellikle siyasi açıdan yapılan bazı haberlere bakıldığında, objektiflik tartışmalarının gün yüzüne çıktığına şahit olabiliyoruz. Dolayısıyla biz gazetecilerinde güven sorunu ile karşı karşıya kalmamız yadsınamaz bir gerçek.... Peki formül ne ? Tarafsızlık savunuculuğu yapmak bizi kurtaracak mı... Günümüzde neredeyse imkânsız bir kavram.  Aslında sorunun tek çözümü "etik" kavramı. Bu açıdan gazeteci vicdanı ön plana çıkmakta. İşte objektiflik sorununu ancak bu şekilde çözebiliriz. Çağımızın,  "fikir özgürlüğü", "objetiflik"gibi sihirli kelimeleriyle bu işi çözemeyeceğimizi artık anlamalıyız.  Peki bunu pratiğe nasıl dökeceğiz ?  Yapılan bilimsel araştırmalar bize gösteriyorki; İnsan doğası gereği  tarafsız kalamamakta. Hal böyle olunca gazetecilerden objektiflik beklemekte neredeyse imkânsız hale gelmekte. İşte, biz gazetecilerde vicdanımızı vatandaşa yöneltirsek bence istediğimiz ölçüde tarafsız kalabiliriz diye düşünüyorum. Kısacası, vatandaşın çıkarına olanı savunup, çıkarına olmayanı savunmayıp boyutlarını anlatarak istediğimiz tarafsızlığı yakalarız diye düşünüyorum.  Evet sevgili dostlar, yine geldik meselenin en önemli noktasına... Her zaman olduğu gibi tarafsızlık konusunda da çok peşin hükümlü davranıyoruz. Her zaman olduğu gibi meselenin şimdiki boyutuyla ilgilenip geleceğine göz atmıyoruz. Sürekli bir biçimde konuları şahsa indirgeyip ona göre yargı mekanizmamızı çalıştırıyoruz. Bence şimdiyi ve geçmişi bir kenara bırakalım. Gelecekte neler olabileceğinin analizini yapalım. Unutmayın gelecek, şimdinin izlerini taşır. Gelecek, şimdinin annesidir.  Esen kalın efendim...